Sosyal Kaygı Bozukluğu

Sosyal Kaygı Bozukluğu (SKB) ya da diğer kullanılan şekliyle Sosyal Fobi, utanmanın meydana gelebileceği ve korku ya da kaygının, kişinin kültürel normları tarafından belirlenen sosyal durumun yarattığı gerçek tehditle orantısız olduğu bir veya daha fazla sosyal durumda duyulan sürekli bir korkudur. Tipik sosyal durumlar, etkileşim, gözlem ve performans içeren durumlar olarak gruplandırılabilir. Bunlar; yabancılar da dahil olmak üzere insanlarla tanışmak, toplantılarda veya gruplar halinde konuşmak, sohbet başlatmak, yetkili kişilerle konuşmak, çalışmak, gözlenirken yemek veya içmek, okula gitmek, alışveriş yapmak, toplum içinde görülmek, umumi tuvaletleri kullanmak ve konuşma dahil olmak üzere halka açık gösterileri içerir. Yukarıdakilerden bazıları hakkında genel popülasyonda kaygı yaygın olsa da, sosyal kaygı bozukluğu olan kişiler, bunlar hakkında aşırı endişe duyabilir ve bunu, beklenen bir sosyal durumdan haftalar önce yapabilirler. Sosyal kaygı bozukluğu olan kişiler, küçük düşürücü veya utanç verici olacağını düşündükleri (kızarma, terleme, titreme, endişeli görünme veya sıkıcı, aptal veya beceriksiz görünme gibi) bir şeyi (istemeden veya başka bir şekilde) söyleyeceklerinden veya yapacaklarından korkarlar. Mümkün olduğunda, sosyal kaygı bozukluğu olan kişiler en çok korkulan durumlardan kaçınmaya çalışacaklardır. Bununla birlikte, bu her zaman mümkün değildir ve daha sonra duruma, genellikle yoğun sıkıntı duygularıyla katlanırlar. Genellikle bu durum sosyal, mesleki veya diğer işlevsellik alanlarında önemli ölçüde bozulmaya neden olur.

Çocuklar kaygılarını yetişkinlerden biraz farklı gösterebilirler. Etkileşimlerden çekinmenin yanı sıra, ağlama veya ‘donma’ veya öfke nöbetleri gibi davranışsal patlamalar yaşama olasılıkları daha yüksek olabilir. Ayrıca, sosyal bir durumdan uzakta olduklarında korkularının mantıksız olduğunu kabul etme olasılıkları da daha düşük olabilir. Sosyal kaygılı çocuklar ve gençler için zorluğa neden olabilecek özel durumlar arasında sınıf etkinliklerine katılma, sınıfta yardım isteme, akranlarla etkinlikler (takım sporları veya partilere ve kulüplere katılma gibi), okul performanslarına katılma ve sosyal zorlukların üstesinden gelme sayılabilir.

Yapılan çalışmalarda SKB’nin görülme sıklığı % 7-12 aralığında bulunmuştur. Çocuk ve ergenlerde de benzer oranlarda görülme sıklığından bahsedilebilir.

Sosyal kaygı bozukluğu tipik olarak çocukluk veya ergenlik döneminde başlar. Yetişkin olarak tedavi arayan bireyler arasında, ortalama başlangıç ​​yaşının, çoğu insan 20’li yaşlarına gelmeden önce, erken ya da orta ergenlik yıllarında olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, daha sonraki yaşamlarında sosyal fobi geliştiren küçük bir insan alt grubu da vardır. Bazı insanlar, sosyal kaygı bozukluklarının başladığı belirli bir zamanı belirleyebilir ve bunu belirli bir olayla ilişkilendirebilir (örneğin, yeni bir okula taşınmak veya zorbalık veya alay konusu olmak). Diğerleri, kendilerini her zaman utangaç olarak tanımlayabilir ve sosyal kaygı bozukluğunu, diğer insanlara yaklaşırken veya onlara yaklaşırken endişelerinin kademeli, ancak belirgin bir şekilde alevlenmesi olarak görebilirler. Diğerleri, sosyal kaygıdan kurtuldukları bir zamanı asla hatırlayamayabilir.

SKB’nin başlıca özelliği, kişinin başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu toplumsal durumlarda belirgin ya da yoğun bir korku ya da kaygı duymasıdır. Çocuklarda bu durum sadece erişkinlerle etkileşimleri sırasında değil, yaşıtlarıyla birlikte bulundukları toplumsal ortamlarda da ortaya çıkmalıdır. Kişi bu sosyal ortamlarda bulunduğunda, olumsuz biçimde değerlendirilecek olmaktan korkar, Tedirgin, yetersiz, bön, salak, sıkıcı, göz korkutucu, kirli ya da sevimsiz biri olarak yargılanacak olmaktan dolayı kaygı duyma ve belirli biçimde davranmaktan ya da görünmekten ya da kızarma, titreme, terleme, kekeleme ya da bakakalma gibi kaygı belirtileri göstermekten, dolasıyla başkaları tarafından olumsuz bir şekilde değerlendirilecek olmaktan korkar. Bazıları, başkalarını kırmaktan ya da bu yüzden dışlanmaktan korkar. Ellerinin titremesinden korkan bir kişi, başkalarının yanında yemekten, içmekten yazmaktan ya da eliyle göstermekten kaçınabilir. Terleme korkusu olan bir kişi, el sıkışmaktan ya da baharatlı yiyecekler yemekten kaçınabilir. Kızarma korkusu olan bir kişi toplum önünde bir eylemi gerçekleştirmekten, parlak ışıklardan ya da kişisel konularını tartışmaktan kaçınabilir. Bazıları da yanlarında başkaları varken umumi tuvaletleri kullanmaktan çekinebilir ve işemekten çekinebilir.

Toplumsal durumlar neredeyse her zaman kaygı ya da korkuya neden olur. Bu yüzden toplumsal durumlarda zaman zaman kaygı duyan kişiye SKB tanısı konulamaz. Ancak kaygının derecesi farklı durumlarda değişkenlik gösterebilir. Karşılaşılacak bir durumla ilgili beklenti kaygısı kimi zaman çok önceden ortaya çıkabilir (toplumsal bir olaya katılmadan önce haftalarca, her gün kaygı duyma, yapılacak bir konuşmayı günlerce önceden yineleyip durma gibi). Çocuklar, kaygı ve korkularını, toplumsal durumlarda, ağlayarak, bağırıp çağırıp tepinerek, donakalarak, sıkıca sarılarak ya da sinerek gösterebilirler. Kişi, çoğu kez korktuğu toplumsal durumlardan kaçınır. Ya da bu gibi durumlara yoğun bir kaygı ya da korkuya katlanır. Kaçınma çok ileri bir derecede (toplumsal birlikteliklere katılmama, okula gitmek istememe gibi) ya da gizliden gizlice yapılıyor (konuşma metnine aşın hazırlanma, odağını başkalarına çevirme, göz iletişimini kısıtlama gibi) olabilir.

Duyulan kaygı ya da korku, gerçekten olumsuz bir biçimde değerlendirilecek olma olasılığı ya da böyle olumsuz bir biçimde değerlendirilecek olmanın sonuçları ile orantısızdır. Kimi zaman duyulan kaygının aşın olmadığı durumlar olabilir, çünkü gerçekten çekinilecek bir durumla ilişkilidir (kendisine kabadayılık edilmesi ya da çok kötü davranılması gibi). Ancak, yine de, toplumsal kaygı bozukluğu olan kişiler, çoğu kez, toplumsal durumların olumsuz sonuçlarını  gözlerinde  büyütürler, dolayısıyla kaygının orantısız olduğu yargısına varacak olan kişi klinisyendir. Böyle bir yargıya varırken, kişinin toplumsal-kültürel bağlamı göz önünde bulundurulmalıdır.

SKB olan kişiler, kendilerini yeterince ortaya koyamayabilirler, son derece uysal ve boyun eğici olabilirler ya da karşılıklı konuşmayı denetim altında tutmaya çalışabilirler. Son derece katı bir vücut duruşu sergileyebilirler ya da yetersiz bir göz iletişimi kurabilirler ya da çok yumuşak bir sesle konuşabilirler. Bu kişiler, utangaç ya da içine kapanık olabilirler, konuşmalarında daha az açık olabilirler ve kendileriyle ilgili olarak çok az bilgi verebilirler. Yalnızca bir eylemi gerçekleştirme türü toplumsal kaygı bozukluğu olan kişiler dışında bu kişiler, toplumsal ilişki kurmayı gerektirmeyen işler arayabilirler. Evde daha uzun süre geçirirler. Erkekler evlenmeyi ve bir aile kurmayı geciktirebilirler, dışarıda çalışmayı düşünebilecek kadınlar, yalnızca bir ev kadını ve anne olarak yaşamlarını sürdürürler. Madde kullanarak kendi kendine yardımcı olmaya çalıştıkları sık görülür (toplumsal bir birliktelikten önce içki içme gibi). Daha ileri yaştaki kişilerde görülen toplumsal kaygıda, diğer sağlık sorunlarının, titremede artma ya da kalp atışlarının hızlanması gibi belirtilerin alevlendiği de olur. Kızarmak, toplumsal kaygı bozukluğunda görülen genel bir bedensel yanıt özelliğidir.

SKB olan kişilerde okulu bırakma sık görülür. Bu kişilerin genel iyilik durumlarında, iş sahibi olmalarında, işyeri üretkenliklerinde, toplumsal-parasal durumlarında ve yaşam kaliteleri normale göre daha düşüktür. Özellikle erkeklerde evlenmeme, gönüllü faaliyetlere ve boş zaman etkinliklerine katılmama sık karşılaşılan durumlardır.

SKB’de tedaviye başvuru hemen her toplumda düşük oranlardadır. Bizim toplumumuzda ‘büyüdükçe geçer’ tarzı yaklaşımlar bu oranı daha da düşürebilir. Hayat kalitesini belirgin derecede düşüren bu bozukluktan şüphelenildiğinde bir ruh sağlığı uzmanına başvurulması çok önemlidir. Yapılan çalışmalar tedavide ilaç tedavisi ve terapilerin birlikte uygulandığında daha etkili sonuçlar verdiğini göstermiştir.

Gönder
Merhaba Randevu Almak İstiyorum.
Merhaba Randevu Almak İstiyorum.