Bir kere ebeveyn olduysak, bırakamayız, istifa edemeyiz, ebeveyn olmaktan vazgeçemeyiz. Çocuk dünyaya geldikten sonra ilk yıllarında özellikle fiziksel açıdan anne-babayı zorlar. Zamanla ayrılma – bireyleşmeyle beraber aileden uzakta vakit geçirmelerin başlaması ile ebeveynler bu kez de duygusal olarak zorluk yaşar.
Anne-Baba olma konusunda kendimizi geliştirmek için ne kadar çalışsak da bu çoğunlukla usta-çırak ilişkisi gibi üst soydan öğrenilen bir durumdur. Çocuklarla iletişimde tıpkı annemiz gibi davrandığımız ya da tıpkı babamız gibi konuştuğumuz zamanları hepimiz farketmişizdir.
Hem üst soyumuzu eleştirip hem alt soyumuza benzer şekilde davranmak ironiktir. Zaten ebeveynlik bir dolu ironiyi beraberinde getirir. Kısa bir zaman diliminde hem sevgi, hem kaygı, hem öfke gibi farklı duyguları yoğun biçimde hissettiğimiz başka bir ilişkimiz var mı?
Her birey elindeki ebeveynliği modifiye ederek çocuklarına sunar. Kendince gördüğünden daha iyi bir ebeveyn olmaya çalışır. Bazen yapmak istediğinin aksi bir durum ortaya çıkabilir.
Örneğin maddi imkanları yetersiz bir ailenin çocuğu ebeveyn olduğunda çocuklarını daha iyi şartlarda yetiştirmeyi hedefler, çok çalışır, işte çok zaman geçirir, ekonomik koşullarını iyileştirir, çocuklarına iyi imkanlar sunar. Ancak o bireyin çocuğu gözüyle olaya baktığımızda; ebeveyni ile az vakit geçirdiğini, ebeveyninin çok çalıştığını kendisinin böyle bir ebeveyn olmayacağını söylediğini işitebiliriz.
Elinden gelenin en iyisini yapmayı hedeflemiş ve tüm gayretiyle de iyi bir anne / baba olmak için vargücüyle çalışan bir ebeveynin çocuğundan takdir görmediğini düşünelim. Hatta her tavrıyla da az görüşüyor olmanın verdiği kırgınlık ve yalnızlık duyguları ile bu çocuğun ebeveynine içten içe öfke duyduğunu farzedelim. Çocuğunun bu öfkesini farkeden ancak elinden gelenin en iyisini yaptığını düşünen “iyi anne / baba” olduğuna inanan bir ebeveyn bu durumda kendini yetersiz, başarısız hissedecek ve çocuğuna da bunu hissettirdiği için öfkelenecektir. Öfkenin ardından sergileyeceği davranışlarla da suçluluk, pişmanlık hissetmesi kaçınılmazdır.
“İyi anne / baba” olmak için çıktığı yolda suçluluk ve pişmanlık hisleriyle kafası karışmış bir halde kalakaldığımız anlar vardır elbet.
Öfke insani bir duygudur. Ebeveynin çocuğuna hissettiği bu öfkenin altında çoğu zaman yetersiz, başarısız bir ebeveyn olduğumuz duygusu vardır. Bu öfkenin altındaki yetersizlik, başarısızlık hissimizle temas ettiğimizde öfke bizi eskisi kadar suçlu hissettirmeyecektir.
Bir başka örnek verecek olursak; çocuğumuzu tehlikeli bir durumda gördüğümüzde öfkelenmemizin altında aslında ona duyduğumuz sevgi, zarar görmesinden korkup endişe hissetmemiz vardır. Kaygı ve sevgi hisleriyle fakat öfkeli bir tepki verebiliriz?
“Az kalsın düşüyordun. Biraz dikkat etsene.”
“N’apıyırsun elini kesecektin! “
“Sana kaç kere yolda elimi bırakma dedim”
“Geç kalırsan bir daha akşam çıkmana izin vermem”
gibi aslında özünde sevgi ve koruma olan ama dışarıya öfke şeklinde yansıyan davranışlarımız da gündelik hayatta oldukça fazladır.
Bu durumlarda davranışlarımızın ardındaki gerçek duygumuzla temas edebilirsek her iki taraf için de öfke daha anlaşılır olur ve olası öfkeli davranışlar da karşı taraf için daha az kırıcı olur. Ebeveynden çocuğuna sevildiği, önemsendiği, değer verildiği mesajı ulaşır. Bunlar zaten ebeveynin vermek istedikleridir.
Uzun lafın kısası ebeveynlik zor zanaat…