Çocuk ve Ergenlerde Zorbalık

Akran zorbalığı, büyük bir halk sağlığı problemi olarak kabul edilmektedir ve yıllardan beri çocuk ve ergenlerde olumsuz ruhsal, toplumsal ve eğitimsel sonuçlara neden olduğu bilinen bir durumdur. Son dönemlerde okullarda zorbalığa karşı rehberlik uygulamaları umut verici gelişmeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak özellikle pandemiyle birlikte ekran karşısında geçirilen sürenin artması zorbalığın bir çeşidi olan siber-zorbalıkta artışa neden oluyor gibi görünmektedir. Çocukluk veya ergenlikte zorbalığa uğramanın, erişkinlik dönemine kadar uzanabilen, depresyon, kaygı ve hatta intihar gibi ruh sağlığı sorunlarına neden olduğu çalışmalarda gösterilmiştir.

Zorbalık, kabaca 3 grup altında toplanabilir. En sık gördüğümüz form, yıllardır bilinen ve çalışmalara konu olmuş geleneksel zorbalıktır. Açık bir biçimde fiziksel saldırı (itme, yumruklama ve tekmeleme vb.) ya da sözel saldırı (kurbanın görünüş, beceri, aile, kültür, ırk ve din gibi özellikleriyle ilgili alay etme, isim takma veya tehdit etme vb.) şeklinde direkt olarak yapılabildiği gibi akran ilişkilerini, kendine güveni ve sosyal durumunu zedeleyecek biçimde indirekt ya da duygusal (uygunsuz notlar gönderme, özel eşyalara zarar verme, dışlama ve utandırma vb.) yolla da yapılabilmektedir. 

Siber-zorbalık, zorbalığın dijital dünya gerçekleştiği nispeten yeni bir olgu. Saldırgan davranışlar ve duygusal zorlamalar, sosyal medya, mesaj grupları gibi teknoloji aracılığıyla uygulanmaktadır. Kurbanla ilgili yalan-yanlış hikayeler yayma, kurbanın izni olmadan onunla ilgili paylaşımlarda bulunma ya da çevrimiçi ortamlardan dışlama siber-zorbalığa örnek olarak sayılabilir.

Son olarak da cinsel zorbalıktan bahsedebiliriz. Uygunsuz ve istenmeyen bir biçimde dokunma, cinsel bir dil kullanma ve uygunsuz bir biçimde davranması için baskı kurma şeklinde cinsel olarak rahatsızlık verme bu tür zorbalıkta görülebilen davranışlardır.

Dünyada global olarak toplanan verilerden bazı özelliklerin zorbalığa maruz kalmayı artırdığı tespit edilmiştir. Bu özelliklerin işaret ettiğine göre, herhangi bir açıdan ‘farklı’ olarak algılanan çocuklar zorbalığa maruz kalma açısından daha fazla risk taşımaktadırlar. Fiziksel görünüş, cinsiyet özelliklerine uyumlu olmama, fiziksel ve öğrenme yetersizlikleri, ırk, milliyet, vücut rengi, din, sosyoekonomik düzey, göç gibi faktörler zorbalığa maruz kalmayla ilgili sık görülen özellikler olarak söylenebilir. Dünyanın farklı bölgelerinden yapılan bildirimlere göre zorbalığın görülme sıklığının %7 ile %48 gibi geniş bir aralıkta olduğu gözlenmektedir. Coğrafi değişkenliğe göre zorbalığın tipinde de değişiklik gözlenmektedir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde daha çok direkt fiziksel ve cinsel zorbalık ön plandayken, yüksek gelirli ülkelerde indirekt yollar daha sık gözlenmektedir.

Zorbalığın sonuçları eğitimsel ve sağlıkla ilgili (bedensel, ruhsal ve sosyal) sonuçlar olarak ayrılabilir. Eğitimsel sonuçlara baktığımızda, zorbalığa maruz kalan çocukların kendilerini dışlanmış ve yabancı gibi hissettikleri, sosyalleşmede ve kendilerini kabul görmüş hissetmede yetersizlik yaşadıkları bildirilmektedir. Bu çocukların kendilerini eğitime vermeleri olumsuz olarak etkilenmekte, devamsızlık yapma ya da okulu bırakma eğilimleri artmaktadır. Zorbalık kurbanı çocukların başarıları, olmayanlara göre, daha düşük seyretmektedir.

Pek çok çalışma, zorbalığın fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlık sorunlarıyla güçlü bir ilişkisinin olduğunu göstermiştir. Bildirilen sorunlar çoğunlukla psikosomatik belirtilerdir. Fiziksel sorunlardan bazıları, yorgun hissetme, iştahta azalma, karın ağrısı, uyku sorunları, baş ağrısı, sırt ağrısı, baş dönmesi gibi şikayetlerdir. Ruhsal sorunlar; depresyon, kaygı, psikotik belirtiler, kendine zarar verme, intihar fikirleri ve davranışları, sigara içme, alkol ve madde kötüye kullanımı gibi farklı sonuçlar şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Sosyal sonuçlar ise, sosyal izolasyon, okul ve sosyal uyumun zayıflığı, riskli cinsel davranışlar gibi sorunlar olabilmektedir. Dahası, yapılan çalışmalar bu sonuçların erişkinlikte de etkilerinin sürdüğünü göstermektedir. 

Açıktır ki, yukarıda sayılan pek çok ciddi sonuca neden olabilen zorbalığın önlenmesi, oluşabilecek sonuçlarla mücadele etmekten daha büyük önem arz etmektedir. Zorbalığın önlenmesi ailede çocuk yetiştirmeyle başlamalıdır. Bunun yanında, okul tabanlı çalışmaların zorbalığı belirgin ölçüde azalttığı gösterilmiştir. Karşımıza çıkabilecek psikopatolojiler göz önüne alındığında, yukarıda bahsedilen belirtilerin gözlendiği çocuk ve ergenlerin, ebeveyn, öğretmen ve hekimler tarafından ruh sağlığı uzmanlarına yönlendirilmesi kritik öneme sahiptir.

Gönder
Merhaba Randevu Almak İstiyorum.
Merhaba Randevu Almak İstiyorum.