Yeni doğan bebeklerin birbirlerine ne kadar benzediklerini fark etmişsinizdir. Ortalama 50 cm uzunluğunda 3 – 3,5 kg ağırlığında dünyaya gelen bebeklerin fiziksel özellikleri, emme refleksi, arama refleksi, koruyucu Moro refleksi gibi ilkel refleksleri, tepkileri, ağlaması, hatta çıkarttıkları sesler bile birbirlerine çok benzer.
Oysa ki farklı anne babalardan dünyaya gelmişlerdir.
Sağlıklı Yenidoğan bebekler birbirlerine bu kadar benzerken zamanla kendi anne ve babalarının fiziksel özelliklerini taşımaya başlar. Dünya üzerinde milyarlarca insan yaşadığını düşünürsek ikizler dışında insanların (üçüz hatta dördüzlerin) birbirine tıpatıp benzemediğini fark ederiz.
Peki aynı anneden babadan dünyaya gelen çocukların birbirlerinden farklı olmasına ne demeli? Bu farklılık sadece fiziksel özelliklerle de sınırlı değildir.
Kardeşler arasındaki karakteristik farklılıklar; genetik özellikleri, çocuklukların yaşandığı dönemde ailenin sosyo ekonomik durumu, anne ve babanın çalışma koşulları, ailede yaşayan kişi sayısı, iklim özellikleri gibi çok çeşitli faktörlerden etkilenir. Bu farklılıklara sebep olan diğer bir faktör de ailede kaçıncı çocuk olarak dünyaya geldikleridir.
İlk çocuk 2 kişilik bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya gelir. Anne ve babanın çocuk yetiştirmeye dair tüm kaygılarını alır. İki yetişkinin olduğu bir evdeki tek çocuk için kural koymak ve uygulamak kolaydır. Bu yüzden ilk çocuk bolca kural içinde yetişir.
Yapılan araştırmalarda ilk çocukların daha disiplinli, düzenli, kuralcı ve başarılı oldukları tespit edilmiştir.
İkinci çocuk ise dört kişilik bir ailede büyür. Doğduğu andan itibaren bir rakiple birlikte yetişir. Gelişim döneminde fiziksel olarak sürekli gerisinde kaldığı rakibini sevimli, komik halleri ile egale etmeye çalışır. Ve yine yapılan araştırmalarda ikinci çocukların daha komik olduğu tespit edilmiştir.
Mersin Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve Dumlupınar Üniversitelerinde öğrenim gören, toplam 354 üniversite öğrencisi ile yapılan araştırmada “Adil Dünya Ölçeği” ile yapılan çalışma ile aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
Tek çocuk aileyle çokça zaman geçirir. Ailenin maddi ve manevi kaynaklarını tek başına kullanır. Onun gözünden dünya adil bir yerdir
Çok çocuklu evlerde;
En büyük çocuk genel olarak gösterilen ilgiden en büyük payı alır. Başarı odaklı olan, çok çalışan ve kendilik değerleri sonra doğan çocuklara oranla daha yüksek olan çocuklardır. Sevinçle karşılanan, ailenin kurallarına uyan, aile içinde özel bir konuma sahip olduğu düşünülen, benlik saygısı yüksek gibi özelliklerin büyük çocukların adil dünya inançları ortanca çocuktan anlamlı derecede fazla bulunmuştur.
Ortanca çocuk yoğun olarak ailesine ait değilmiş duygusu yaşar ve kendisi büyük ve küçük kardeş arasında ezilmiş durumda görür ve aile içinde kendisine uygun bir yer aramak zorunda hisseder. Dolayısıyla ortanca çocuklar, ilk çocuğun ayrıcalığını yakalamak ya da küçük kardeşinden daha sevimli görünmek için sürekli yarış halinde olmak zorundadır. Bu özelliklerin ortanca çocukların dünyayı insafsız ve adil olmayan bir yer olarak değerlendirmelerini kolaylaştıracaktır.
En küçük çocuklar genel olarak şımartılmışlardır ve her zaman ailenin bebeğidir. Son çocuk oldukları düşünüldüğü için farklı bir özellik içinde büyür. Aile içinde şımartılan, korunan ve her istediği yapılan küçük çocukların adil dünya inancı büyük ve ortanca çocuklardan anlamlı olarak fazla bulunmuştur.
Aynı anne ve babadan dünyaya gelmesine rağmen 3 kardeşin olduğu bir evde çocukların doğum sıralarının karakter gelişimi, dünyayı algılama biçimini nasıl değiştirebileceğini görüyoruz?
Çocukları yetiştirirken aralarındaki farklılıklara bir de bu gözle bakmakta fayda var.