Günümüzde teknolojinin gelişimi ve iletişim araçlarının artmasıyla birlikte dünyanın en ücra köşelerinden bile haber alabilir hale geldik. Bu haberler yüzümüzü güldüren, içimizi ısıtan, umut veren nitelikte olabildiği gibi tam tersine can sıkıcı, insanı karamsarlığa sürükleyen ya da hüzünlendiren nitelikte de olabiliyor. Son zamanlarda ülkemizde de 6 yaşında evlendirilen kız çocuğu gibi cinsel istismara uğrayan çocuklar başta olmak üzere çeşitli travmalara maruz kalan çocukların haberleri de keyfimizi kaçırdı. Bu yazıda, çocuk psikiyatrisi kliniğinde yüzleşmesi en zor konulardan biri olan travma ve çocuklar üstündeki etkilerinin neler olduğunu ele aldım.
Travma, ölüm riskini de içerecek şekilde kişinin vücut bütünlüğüne yönelik bir saldırı ya da tehdit olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte, ölüm riski algısının olmadığı cinsel saldırılar, çocuğun ailesinden birisi gibi bir yakınının vücut bütünlüğüne bir saldırı ya da tehdit ve yaralanmaya veya sevilen birinin cinsel istismarına şahit olması veya duyması da duygusal travma oluşturmak için yeterlidir. Doğal afetler, trafik kazası ya da cinsel istismar gibi olayların yanı sıra evdeki duygusal ve fiziksel şiddet, ırkçılık gibi toplumsal şiddet, akran zorbalığı, sevilen birinin ölümü, ağır tıbbi işlemler ve hastalıklar da vücut bütünlüğüne bir tehdit oluşturmasa bile çocuk ve ergenler için yeterince travmatik olabilmekledir.
Travmanın türlerini trafik kazası gibi tekil travmalar ya da çoklu travmalara maruziyetin olduğu kompleks travmalar olarak ayırmak mümkündür.
Travmaya bağlı olarak Akut Stres Bozukluğu (ASB), Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve Uyum Bozukluğu (UB) gibi psikiyatrik bozukluklar gelişebilmektedir; fakat bu yazıda bu tanıların detaylarına girilmeyecektir. Travmatik bir olayın TSSB gibi bir bozuklukla sonuçlanması çeşitli faktörlere bağlıdır. Travma maruziyetinin yoğunluğu en önemli faktörlerden biridir. Örneğin travmatik olaya yakın olma, dolaylı bir şahitlikten daha fazla sorun oluşturur. Çocukta daha önceden var olan depresif ya da kaygı belirtileri ve bir travma öyküsünün olması, terkedilme, güvensiz bağlanmanın olması çocuğun bozukluk geliştirme riskini artırmaktadır. Ebeveynin stres düzeyleri ve çocuğun ihtiyaçlarına yanıt verip normal rutine dönme becerileri de önemli faktörlerdir. Travmanın deprem, sel gibi doğal bir olay olması ya da insan eliyle gerçekleştirilmiş olması ve güvenli ve stabil duruma ne kadar sürede dönülebilmesi yine kritik noktalardır.
Travmanın tanısal sınıflama sistemlerinde yer alan tıbbi tanılar haricinde, özellikle de gelişimsel dönemdeki çocuklarda belirgin olmak üzere bariz etkileri de bulunmaktadır. Duygusal gelişimin aksaması bu etkilerden biridir. Bu çocuklarda duyguların tanımlanması, ifade edilmesi ve düzenlenmesinde sorunlar ve agresif dürtüleri baskılama becerilerinde bozulmalar gözlenebilmektedir. Çekirdek kimlik gelişimi etkilenen temel alanlardan bir diğeridir. Çocukta kendisiyle ilgili olarak güçsüzlük, utanç ve suçluluk, değersizlik, yetersizlik temaları gelişebilir, buna bağlı olarak da düşük özgüven ve bunun sonuçları hayatında etkili olabilir. Ayrıca diğer insanlar ve dünya ile ilgili olarak da güvensizlik temaları gelişebilmektedir.
Çocuklardaki belirtiler yaş ve gelişimsel döneme göre değişiklik gösterir. Okul öncesi çocuklarda sıklıkla sinirlilik, tutturma nöbetleri ve ayrılma kaygısı ya da karanlık korkuları gibi travmayla direkt olarak ilişkili olmayan korkular başlar. Hissizlik ya da geri çekilme bu dönemde regresyon yani gerileme olarak kendini gösterebilir ve çocuklar kazandıkları becerileri kaybedebilirler; alt ıslatma, bebeksi konuşma vb. zorlayıcı anılar, travmatik olayın tekrarlayıcı bir biçimde oyunlarda ya da çizilen resimlerde kliniğe yansıyabilir. Artmış uyarılmışlık seviyeleriyle birlikte genel kaygı düzeyi sıklıkla artmıştır. Çoğu çocukta uyku problemleri, kabuslar ve bedensel şikayetler gözlenir.
Okul çağı çocukları travmayla baş etmek için travmanın detaylarıyla ilgili takıntı geliştirebilir ya da gelecekteki tehlikelere hazırlıklı olabilmek için sürekli bir kaygı hali veya uyarılmışlık durumuna girebilir. Bazı çocuklar içine kapanabilirken bazılarında agresif davranışlarda artış görülebilir. Bu yaş grubunda zihnin travma ve hatırlatıcılarıyla meşgul olması nedeniyle konsantrasyon problemleri, dikkatin kolay çelinmesi, uykuda bozulma ve kabuslar sıktır. Ruhsal sıkıntının ifadesinin bir şekli olan somatik yani vücutla ilgili belirtiler bu yaşlarda yaygındır. Bazı çocuklar travmayla ilişkili ruhsal sıkıntıdan kaçınabilmek için sosyal aktiviteler ve okuldan uzaklaşabilirken bazıları ise tekrar tekrar olayı anlatma veya oyunlarda canlandırma şeklinde davranabilirler.
Ergenlerin travmaya tepkileri yetişkinlerinkine benzer. Hissizleşme ve içe kapanma olabildiği gibi zorlayıcı anılarla birlikte aşırı uyarılmışlık da görülebilir. Acı verici duygulardan uzaklaşabilmek için kendilerini insanlardan geri çekebildikleri gibi kendilerinin çeşitli aktivitelere de yönlendirebilirler. Daha agresif olabilirler ve karşı gelme davranışları görülebilir. Bazı ergenlerde kendine zarar verme, alkol ve madde kullanımı ve güvenli olmayan cinsel davranışlar gibi yüksek riskli davranışlar gözlenebilir. Yeme ve uyku problemleri, kabuslar sıktır. Konsantrasyon problemleri, aşırı uyarılmışlık ve huzursuzluk gibi belirtiler Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Karşı Gelme Bozukluğu, Davranım Bozukluğu ve hatta Bipolar Bozukluk gibi diğer tanılarla karışabilir.
Travmanın çocuklardaki etkileri beklenenden fazla olabilir. Travmaya uğrayan bazı çocuklar hiçbir zaman anlaşılamıyor ve bu yüzden tedaviye ulaşamıyorlar. Travmanın tedavisi ile ilgili olarak ilaç tedavileri ve terapi uygulamaları yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Erken tanı ve tedavi her psikiyatrik tabloda olduğu gibi burada da çok önemlidir.